1. Parkinson Hastalığı
Sinir sisteminin yavaş ilerleyen, yıkımla giden (dejeneratif) bir bozukluğudur. En belirgin özellikleri istirahatte titreme (tremor), hareketlere başlama zorluğu, kaslarda sertliktir (rijidite). Parkinson hastalığı 40 yaşın üzerindeki her 250 kişiden birini etkilemektedir ve bu oran 65 yaşın üzerinde 1/100’e kadar yükselebilmektedir1. Yaşlı popülasyondaki sinir sistemi tahribatı ile oluşan hastalıklar içerisinde Alzheimer hastalığından sonra ikinci sıklıkta görülen Parkinson hastalığı, erkeklerde kadınlara göre 3/2 gibi bir oranla daha sık görülür2.
Beynin derin bölgeleri içerisinde bazal ganglionlar denen yapılar bulunmaktadır. Bu ganglionların görevi, kişi bir hareket başlattığı zaman (örneğin kolunu kaldırmak) hareketi daha düzgün, uyumlu hale getirmek ve vücudun dengede duruşunu ayarlamaktır. Bazal ganglionlar bu işlevleri yerine getirebilmek için beynin katmanları arasında gidip gelen sinyalleri işler ve iletiminde rol alır. Bu sinyaller sinir hücreleri üzerinde elektriksel sinyaller olarak taşınırken sinir hücreleri arası iletişimde kimyasal maddeler (nörotransmitter) kullanılmaktadır. Bazal ganglionlarda kullanılan ana nörotransmitterin adı dopamindir1.
Parkinson hastalığında işte bu dopamin üreten sinir hücreleri yıkıma uğramaktadır ve sinir hücrelerinin birbirleriyle ve kaslarla bağlantıları da azalmaktadır. Bu yıkımın ve dopamin kaybının sebebi çoğunlukla bilinmemektedir. Genetik faktörlerin önemli bir rolü yok görünmektedir ancak hastalık bazen ailesel olarak görülebilmektedir. Hastalık bazı durumlarda belli bir sebep yüzünden de görülebilmektedir. Beynin virüslerle enfekte olması sonucu şiddetli iltihaplanma (enflamasyon), bazı ilaçlar ya da zehirlere maruziyet, bazı başka dejeneratif hastalıklar da Parkinson hastalığına neden olabilmektedir1.
Parkinson hastalığı sinsi başlar ve çok yavaş ilerleme gösterir. Pek çok hastada başlangıç, istirahat sırasında elde başlayan, istemli bir hareket ile azalan ve uykuda tamamen kaybolan titreme ile olmaktadır. Duygusal stres, yorgunluk titremeyi artırabilir, titremenin düzgün, ritmik bir karakteri mevcuttur. Titreme zaman içinde bir elden diğer ele, kollara ve bacaklara ilerleme gösterir. Çene, dil, kafa ve göz kapaklarında da titremeler olabilir. Hastaların yaklaşık üçte birinde ise başlangıç belirtisi titreme olmayabilir, titreme daha ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilir ya da bazı hastalarda tireme hiçbir zaman görülmeyebilir1.
Hastalar harekete başlamakta zorluk çekerler, kaslarda baş gösteren sertlik hareket etmeyi iyice zorlaştırmaktadır. Hastanın ön kolu başka biri tarafından dirsekten büküldüğünde veya düzeltilmek istendiğinde bir sertlik ve eklemde dişli çark varmış gibi hissedilebilmektedir. Kaslardaki bu sertlik ve hareketsizlik kas ağrılarına ve yorgunluğa neden olmaktadır. Ellerdeki kaslar da sıkça etkilendiğinden, düğme iliklemek, ayakkabı bağlamak gibi gündelik işleri yapmak gittikçe zor bir hal almaktadır1..
Adım atmak için büyük gayret gerekmektedir, hastalar yürürken ayaklarını sürüyerek kısa adımlar atarlar, kolları da yürüyüşle uyumlu olarak sallanmaz. Bazı hastalar da bir kez yürümeye başladıklarında, durmayı ya da sağa sola dönmeyi başaramazlar, adımları kendiliğinden hızlandığı için hafifçe koşmak zorunda kalırlar. Vücutlarının duruşu kamburlaşır, denge sağlamakta zorlanırlar, öne ya da arkaya düşmeye meyillidirler1.
Yüzlerinde, ifadeyi sağlayan kaslarda hareket kısıtlılığı olduğu için ifadesiz bir görünüm oluşur. Bu ifadesiz görünüm depresyonla karışabilmektedir, ancak pek çok Parkinson hastasında zaten depresyon mevcuttur. İleri evrelerde boş bir bakış, ağzın açık olması ve göz kapaklarının düzensiz kırpılmasından oluşan bir yüz görünümü oluşabilmektedir. Konuşmaları kısık sesli, monotondur ve kekeleme olabilir. Pek çok hastada bunama görülmektedir1.
Ayağa kalkınca tansiyon düşmesi (ortostatik hipotansiyon), ciltte yağlanma, kabızlık, idrar yapma bozuklukları, tükrük miktarında artma gibi belirtiler eşlik edebilir1.
Parkinson hastalığı yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Bir hastanın durumunun ne kadar zamanda ne miktarda bozulacağı önceden tahmin edilemez. Bazı kanıtlara bakarak kas sertliği ve hareketlerde yavaşlama şikayetleri daha belirgin olan ve yaşı daha ileri hastalarda klinik tablonun daha hızlı bozulabileceği tahmin edilebilir. Erkeklerde ve geçmişinde inme, işitme ve görme problemleri hikayesi olan hastalarda da hastalığın hızlı ilerleyebileceğine dair zayıf bazı kanıtlar mevcuttur3.
Parkinson hastalığı, sinir sistemi harabiyetiyle giden hastalıklar içinde tedaviye en iyi yanıt verenidir. Tedavinin amaçları hastanın günlük yaşantı ve aktivitelerini aksatan şikayetlerini hafifletmek ve hastalık ilerledikçe ortaya çıkan problemleri sınırlamak veya önlemektir2. Parkinson hastalığının tedavisinde çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçların hiç birisi hastalığı tam olarak tedavi etmez, ilerlemesini durdurmaz, ancak hastanın hareket etmesini kolaylaştırır ve fonksiyonel yaşamını kendi kendine sürdürebilme süresini yıllarca uzatır1.
Hastanın, kendi kendine yapabildiği kadar gündelik işini yapması, düzenli egzersizler yapması, fizik tedavi, yürümeye yardımcı aletler kullanılması günlük yaşam aktivitelerinin devam etmesine yardımcı olmaktadır. Bol lifli gıdaların tüketilmesi, sıkça görülen kabızlığı azaltabilir. Beslenmeye özellikle dikkat etmek gerekmektedir, çünkü yutma hareketi ileri derecede bozulmuş hastalarda ciddi beslenme bozuklukları görülebilmektedir1.