Oruç yararlı kolesterol düzeyini yükseltip zararlı kolesterol düzeyini dengede tutarken, uzmanlar oruç tutmak isteyen kalp hastalarının mutlaka doktoruna danışması gerektiğini belirtti.
Kalp hastalarının hangi şartlarda oruç tutabilecekleri ve oruç tutması riskli hasta grupları hakkında bilgi veren Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Servet Öztürk, bazı noktalara dikkat çekti.
Orucun sağlıklı kişiler için yararlı olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, “Oruç tutanlarda kalp damar sisteminde pıhtılaşma olaylarının azaldığı gösterilmiştir.
Gene oruç tutanlarda iyi huylu diye bilinen yararlı kolesterol (HDL) artmakta, kötü huylu kolesterol ( LDL) ile trigliserid düzeyleri de
dengede kalmaktadır.
Koroner kalp hastalığı için bir risk faktörü olan homosisteinin oruç tutanlarda en düşük düzeylere gerilediği gösterilmiştir.
Bu bulgularla sağlıklı kişilerde orucun koroner kalp hastalığından koruduğu, koroner kalp hastalarında hastalığın ilerlemesini önlediği veya azalttığı rahatlıkla söylenebilir” dedi.
Bazı kurallara uyulduğunda oruç tutmanın koroner kalp hastalığını olumsuz yönde etkilemediğini ve ani krizlere yol açmadığını söyleyen Prof. Dr. Öztürk, “Ancak, iftarda aşırı miktarda, yağlı, kalorili yemek tüketimi, gündüz içilemeyen sigaraların iftar sonrası ardı ardına içilmesi hastalar için risk faktörleridir.
Ramazan ayında hastanelerin acil servislerine, iftar ile sahur arasında tokluk süresinde başvuru olmaktadır. Eğer, iftarda kısa sürede aşırı yemek alışkanlığı olmazsa, Ramazan’da kalp krizleri büyük ölçüde azalacaktır” diye konuştu.
Öztürk, koroner kalp hastalığı olanların iftar ve sahurda yerdiklerine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Kalp diyeti, çok zorlayıcı hayattan bıktırıcı bir diyet değildir.
Kalp hastalarına önerilen beslenme tarzı, sağlıklı kişilere de kaliteli yaşam sürmeleri için tavsiye edilen bir beslenme tarzıdır ve Ramazan ayında daha da önem kazanmaktadır.
Tereyağı, sakatatların yağları, koyun etinin içerdiği yağlar ve sığır etinin görünen yağlarıyla margarinler uzak durmak çok önemlidir.
Tüm bunların yanında aşırı kalorili hamur işleri ve tatlılardan kaçınılması da gereklidir.
Kalp ve damar sağlığı açısından olumsuz etkileri olan bu besin maddelerinden yalnızca Ramazan ayında değil, kişinin tüm yaşantısı boyunca uzak durması sağlık açısından çok önemlidir.
Sağlıklı beslenme tarzı, şeker hastalıkları ve kansere karşı da koruyucu etkiye sahiptir” şeklinde konuştu.
“İFTARDA HIZLI VE AĞIR YEMEKTEN KAÇININ”
İftarda hızlı yemek yemenin çok zararlı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Servet Öztürk, “Öncelikle çay, ekmek ve peynirle ya da çorba ile hafif bir kahvaltı yaparak, mümkün olduğunca bol sulu, kızartılmamış, aşırı yağlı gıdalar tercih edilmelidir.
Makarna, komposto ve hoşaf idealdir. Hamur işlerinden vazgeçilemiyorsa; kızartılmamış ve fırında pişirilmiş, bol sebzeli olmalısı ve ölçülü yenmesine dikkat edilmelidir.
Nohut, mercimek, fasulye de tavsiye edilmekle birlikte baklagillerin sindirimi zor olduğundan az miktarda yenmelidir. Midenin asit salgısını artıran baharatlar ramazanda hiç tüketilmemelidir.
Sahurda ise çok yemek uzun süre tok tutar inancından vazgeçilmelidir. Çünkü ne kadar çok ve hızla kan şekerini yükselten tatlılar yenirse, o kadar çok acıkılır.
Sahur sofraları kahvaltı gibi hazırlanmalıdır. Su ve mineral ihtiyacını karşılayacak gıdalar yanında ölçülü miktarda yumurta, süt, yoğurt, peynir veya lifli gıdalar (sebze yemekleri) tüketilmelidir. Bunlar, hem kan şekerinin yavaş yükselmesini sağlar, hem de aşırı mide salgısına neden olmadıkları için acıkmayı da geciktirir” dedi.
Prof. Dr. Öztürk, koroner kalp hastalığı tedavi edilmemiş kişiler için oruç tutmanın riskli olduğunu belirterek, “Özellikle bol yağlı, kalorili ve hızlı yenilen iftar yemeklerinden sonra bu hastaların kalp krizi geçirme riskleri yüksektir.
Koroner damarların tıkanmasına bağlı enfarktüs, yıllarca iyi tedavi edilmemiş yüksek tansiyonun kalp kasını yorması sonucu kalp büyümesi, tedavisi zamanında yapılmamış kalp kapağı hastalıkları veya kalp kasının hastalığı gibi nedenlerin yol açtığı kalp yetersizliği varsa, hastalar ilaç kullansalar bile oruç tutamazlar.
Kalp yetersizliği olan kişiler, vücutlarında artan tuz ve suyu azaltmak için idrar söktürücü ilaçlar kullanır. İlaçların etkisiyle oruç zamanı aşırı tuz ve su kayıpları olur.
Bu durum, bayılmalara hatta şoklara neden olabilir. İftarda, vücuda yüklenen aşırı su ve tuz, zaten sınırda pompalama gücü olan kalbi aşırı çalışmaya zorlar.
Bunun yanında hızlı ve bol yemek sonrası, sindirim mide bağırsak sisteminin kan dolaşım hızı artar. Bu da kalbe %20 ek yük
getirir.
Aşırı yük, kalp yetersizliğine yol açar” şeklinde konuştu.
Sıcak havalarda 15-16 saati bulan oruç süresinde ilaç alınmamasının bazı hastalar için sakıncalı olabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, kişilerin çalışma ortamlarının da oruç tutarken önemli olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Servet Öztürk, “Klimalı bir ortamda masa başı çalışan bir kimse veya Ramazan ayını yaylada tatil gibi geçirmeyi planlayan bir koroner kalp hastası oruç tutabilirken, yaz aylarında güneş altında efor sarf ederek çalışan sağlıklı bir genç oruç tutamayabilir.
Bunun için oruç tutmak isteyen hastaların kendi durumları hakkında doktorlarını bilgilendirerek, görüş ve öneriler doğrultusunda hareket etmeli ve ilaç düzenlemelerini de doktorları ile birlikte yapmalıdır.
Kalp hastalığı riski olan kişiler oruç tutmak istiyorlarsa mutlaka kontrolden geçmelidir. Ramazan’da özellikle iftardan sonra sınırda veya gizli olan koroner hastalığı, bir kalp krizi ile ortaya çıkabilir. Bu da kişi için çok büyük riskleri beraberinde getirebilir” diye konuştu.