Uranüs , 1781 yılında İngiliz astronom William Herschel tarafından bulundu. Daha önce iki kez gözlenmiş ama yeni bir gezegen olduğu anlaşılmamıştı. Uranüs’ün Güneş’ten ortalama uzaklığı 2 milyar 869 milyon kilometredir. Bu da gezegenin Güneş’e olan uzaklığının Dünya’nınkinin 19 katı olduğu anlamına gelir. Uranüs , Güneş çevresindeki bir turunu 84 yıldan biraz daha uzun bir zamanda tamamlar . En parlak dönemlerinde Uranüs çıplak gözle sıradan bir yıldız gibi görünür . Uranüs , Güneş çevresindeki yörüngesinde yan yatmış olarak döner, tıpkı yuvarlak bir varil gibi . Bu nedenle de zaman zaman her iki kutbu da bize doğru döner. Bu garip dönüşe , milyarlarca yıl önce dev bir göktaşının gezegene çarpması neden olmuş olabilir. Uranüs’ün halkaları 1977 yılında , astronomlar gezegenin arkasından geçen bir yıldızı gözledikleri sırada bulundu . Yıldızın ışığı beklenenden beş dakika önce sönükleşince yıldızın ışığını engelleyen bir uydu olabileceği düşünüldü . Aynı şey gezegenin diğer yanında da tekrarlanınca bunun bir halka sistemi olduğu sonucu çıkarıldı . Uranüs’ün beş ana uydusu vardır. Bunlardan ikisi olan Ariel ve Umbriel koyu renkli olup kraterlerle kaplıdır . Titania’nın derin , uzun vadileri vardır . Bunlardan Messina Chasmata’nın uzunluğu 1500 kilometredir . Çok sayıda kraterlerle kaplı olan Oberon henüz iyi gözlenmemiştir. Küçük Miranda ise 472 km çapında , hırpalamış , buzdan bir top görünümündedir .
NEPTÜN
Uranüs gibi Neptün de 1846 yılında bir gezegen olduğu anlaşılmadan önce pek çok kişi tarafından gözlenmiştir. Matematiksel hesaplama sonucunda bulunmuş ilk gezegendir . Uranüs ‘ün daha uzaktaki bir cisim tarafından çekilmekte olduğu anlaşıldıktan sonra pek çok kimse bunun ne olabileceğini araştırmaya başlamıştı . Plüton’un yörüngesi bazen Neptününkiyle kesişip onun içine geçtiğinden Neptün bu durumlarda Güneş’ten en uzak gezegen haline gelir. 1999 ‘a kadar Neptün bu konumunu korudu . Neptün konusundaki hemen hemen tüm bilgilerimiz , Voyager 2 uzay sondasının 1989 yılında gezegene yakın geçişi sırasında elde edilmiştir . Güneş’e yeşil ve tekdüze Uranüs’ten daha uzak olduğundan astronomlar mani Neptün’ün o kadar da ilginç olmayacağını düşünüyorlardı . Ama Voyager 2 , Neptün’ün Güneş sistemindeki en güzel gezegenlerden biri olduğunu gözler önüne serdi. Voyager 2 , Neptün’e ulaşmadan önce , Dünya’dan yapılan gözlemler sonrasında gezegenin bir dizi yay ya da yarım halkalarla çevrili olduğu düşünülüyordu . Uzay aracı beş tam halka buldu , ama halkalar o kadar koyu renkliydi ki ancak uzay aracının kameraları ile görülebiliyorlardı. Daha önceden görülüdüğü düşünülen yayın ise en dış halkadaki bir madde kümesi olduğu anlaşıldı . Neptün ‘ün ana uyduları Triton ve Nereid ‘dir . Triton olağandışı bir uydudur . 2705 km çapındaki uydu , Neptün ‘ün çevresinde ters yönde dolanır . Yüzeyinin büyük bölümü parlak ve düzgündür . Güney kutbunda pembe renkli bir buz kütlesi olan uydunun ince bir atmosferi.
PLÜTON
Uranüs ve Neptün’ün , yörüngelerinin dışında bulunan bir başka cisim tarafından çekildikleri anlaşıldıktan sonra , uzun araştırmalar sonunda 1930 yılında Amerikalı astronom Clyde Tombaugh plüton’u buldu . 1978 ‘ de Plüton’un tek uydusu keşfedildi . Uydunun boyutları gezegene göre öylesine büyüktü ki , uydu ve gezegen ikili bir gezegen sistemi yani çift gezegen gibi duruyorlardı . Charon uydusu , Plüton’un bir fotoğrafını incelerken gezegenin uzamış bir görüntüye sahip olduğunu fark eden astronomlar tarafından bulundu . Sonraki gözlemlerle Plüton’un çok yakınında , çevresinde dönen bir uydusu olduğu kesinleşti
SATÜRN
Güneş sistemindeki ikinci gezegen olan Satürn , Güneş’e uzaklık sıralamasında altıncıdır. Jüpiter gibi Satürn’de neredeyse tümüyle gazdan oluşur. Kedi çapının beş katı çapa sahip olan çok güzel görünüşlü halkaları olduğu için Satürn’e Halkalı Gezegen denir. Satürn , çıplak gözle kolayca görülebilen en uzak gezegendir. Parlak , altın renkli bir yıldıza benzer . Gezegen diskini ya da halkaları görmek için bir teleskop kullanmak gerekir. Satürn’ün halkaları , aletleri oldukça ilkel olan eski astronomların aklını karıştırmıştı. Galileo 1610 yılında ilk kez teleskopla Satürn’e baktığında , sanki üçlü bir gezegen sistemiymiş gibi , her iki yanında birer uydu gördüğünü sanarak şaşırmıştı. İki yıl sonra ise uydular görünmez olmuştu. Satürn Güneş çevresinde dolanırken halkalarının açısının ve boyutlarının değiştiğini , aşağıya ya da yukarıya doğru eğildiklerini biliyoruz . Gezegene tam halka düzleminden , yandan baktığımızda halkalr görünmüyorlar . Aslında yok olmuyorlar , ama çok ince olduklarında onları göremiyoruz. Voyager uzay sondaları her ana halkanın binlerce küçük halkadan oluştuğunu buldu . Halkalara ad olarak harfler verildi. Bazıları örneğin F halkası , bükülmüş bir ip gibi dolaşık ve düğümlüdür. Bazıları da tam simetrik değildir. Halkalardaki parçacıklar , toz boyutlarındaki taneciklerden büyük buz bloklarına kadar değişik büyüklüklerdedir Voyager uzay sondaları aynı zamanda Satürn’ün parlak B halkasının içinde at arabasının tekerler çubuklarına benzeyen çubuklar keşfetti. Çubukların halkalardan halkalardan kopan tozlardan oluştuğu ve gezegenin manyetik alanı tarafından dönüş yönünde taşındığı düşünülüyor. Bu çubukları teleskopla görmeyi başaran astronomlar da var. Jüpiter gibi Satürn’ün de bazıları Dünya’dan görülebilen çok sayıda uydusu vardır . Güneş’ten çok uzak olmaları nedeniyle bunların çoğu sert buzdan oluşmuşlardır . Pek çoğunda dağlar ve vadiler bulunmasının yanında hemen tümümün yüzeyi kraterlerle kaplıdır
JÜPİTER
Güneş sistemindeki en büyük gezegen olan Jüpiter Güneş’e yakınlık bakımından beşincidir. Jüpiter’de her şey büyüktür. 16 uydudan oluşan ailesiyle minik bir Güneş sistemine benzer. 143.884 km’lik çapı Dünya ‘nın çapının 11 katıdır. Jüpiter çıplak gözle bakıldığında parlak bir yıldıza benzer. Çok büyük olduğundan , küçük bir teleskopla bile açık-koyu renkli bulut şeritleri ve Büyük Kırmızı Leke görülebilir minyatür bir Güneş gibi hemen hemen
tümüyle gazdan oluştuğu için Jüpiter diğer gezegenlerden farklı gözükür. Jüpiter’e baktığınızda , kalın , çok katmanlı atmosferin yaklaşık 1000 km yükseklikteki bulutlarının üstünü görürüsünüz. Büyük bölümü hidrojen ve helyumdan oluşan bu atmosfer gezegeni gazdan oluşan bir okyanus gibi kaplar. Gezegenin içinden yükselen ısı da atmosferin alt katmanlarında şiddetli fırtınalar yaratır. En az 16 uydusu olan jüpiter’in büyük olasılıkla , keşfedilmeyi bekleyen. Çok küçük olan katı çekirdeği dışında başka uyduları da var. Bilinen uydulardan en büyük dördü , (Ganymede , Io , Callisto , Europa ) onları 1610 yılında keşfeden Galileo’ nun adıyla Galileo Uyduları olarak bilinir. Çok daha küçük olan diğer uydular , yakalanmış asteroidler , hatta geçmişte parçalanmış bir uydunun kalıntıları olabilirler. İlk kez İngiliz astronom Robert Hooke tarafından 1664 yılında gözlenmiştir. Aşağıdan yukarıya doğru hızla yükselen maddenin yarattığı 8 km yüksekliğinde , 40.000 km uzunluğunda ve 14.000 km genişliğinde bir fırtınadır. Saat yönünün tersine dönen bu fırtına Jüpiter yüzeyinde hareket ederken saatte 500 km hızla esen rüzgarlarıyla önüne çıkan diğer fırtınaları yutar. Çoğunlukla kahverengi ya da kırmızı olan bu büyük fırtınanın zaman zaman pembeye dönüştüğü de görülür .
MARS
Dünya’nın yarısı büyüklüğünde olan Mars , Güneş’e yakınlıkta dördüncü gezegen olup bazı bakımlardan Dünya’ya benzer. Mars’ta da mevsimler vardır. Mars günü Dünya gününden yalnızca bir saat uzundur. Ama Güneş’e olan ortalama uzaklığı 227.4 milyon kilometre olduğundan yüzey sıcaklığı ortalama -28 C ‘dir. Ayrıca bir Mars yılı 687 gün sürer. Çıplak gözle Mars parlak , kırmızımsı bir yıldız gibi görünür. Mars’ı yuvarlak bir cisim olarak görmek ve bazı yüzey şekillerini seçebilmek için teleskop kullanmak gerekir. Mars’ın teleskopla ilk gözlemleri 1659 yılında Huygens tarafından yapıldı. 19. Yüzyılda astronomlar , Mars yüzeyinde boyut ve parlaklıkları mevsimlere göre değişen karanlık ve belli belirsiz bölgeler gördüler. Bazı astronomlar bunu Mars yüzeyinde yaşam bulunduğunu kanıtlayan bitki örtüleri olarak yorumladılar. Mars’taki kayalık düzlükleri baştan başa kıvrılıp bükülerek geçen kurumuş nehir yatakları , Mars’ın ikliminin bir zamanlar daha sıcak ve atmosfer basıncının da suyun yüzeyde serbestçe akmasını sağlayacak kadar yüksek olsuğunu gösteriyor. Belki de bilinmeyen bir olay Mars’ın atmosferinin uzaya kaçmasına ve demirce zengin olan toprağın pas rengi almasına neden oldu. Asaph Hall 1877′de Mars’ın iki uydusunu keşfetti . Viking’lerden çekilen fotoğraflar bize daha ayrıntılı bilgi sağladı : 27 x 22 x 28 km boyutlarındaki Phobos , gezegenin yüzeyinden 6000 km yüksekte dolanıyor. Yüzeyinde derin çizgiler bulunan Phobos’un 5 km çapında ve Stickney adı verilen bir krateri var . Yüzeyden 20.000 km yüksekte dolanan Deimos’un boyutları ise 15 x 12 x 10 km. Bunların Güneş sisteminin başka bölgelerine ait oldukları ve Mars’ın kütleçekimine yakalanmış olabilecekleri düşünülüyor.
VENÜS
Güneş’e en yakın ikinci gezegen olan Venüs , Güneş’ten ortalama uzaklığı 108 milyon kilometre olan bir yörüngede dolanır .Yılın belirli dönemlerinde güneş doğmadan hemen önce ya da battıktan sonra çıplak gözle rahatlıkla görülür .Pek çok kimse ona Sabah ya da AkşamYıldızı der.Yörüngesinde dolanırken Dünya’ya en yakın konuma geldiğinde Güneş ve Ay’dan sonra gökyüzündeki enparlak cisimdir .Işığı bazen gölgeler oluşturabilir .Dünyanın en güçlü teleskobuyla bile Venüs’ün üzerinde yüzey şekilleri görülemez . Bunun nedeni gezegenin yüzeyinin çok kalın bir atmosfer tabakası ile kaplı olmasıdır. Büyük bir kısmını karbon dioksitin oluşturduğu bu atmosfer öylesine yoğundur ki gezegenin yüzeyini büyük bir kuvvetle bastırır . Atmosferi nefes almaya uygun olmadığından , atmosferin çok yüksek basıncı nedeniyle ezilebileceğinden ve gökyüzünden yağan sülfürik asitten yanabileceğinden ,büyük olasılıkla hiçbir insan Venüs’ün yüzeyine ayak basamayacaktır . Venüs’ün parlaklığının nedeni de atmosferidir . Bulutlar dev bir ayna gibi davranarak Güneş’in parlak ışıklarını gerisin geriye uzaya yansıtır. Her ne kadar Güneş’e Merkür’den daha uzaksa da , Venüs daha sıcaktır. Bunun nedeni de ısının , bulutlarda tutulması sonucunda tıpkı serada olduğu gibi , sıcaklığın yükselmesidir. Bu nedenle bu etkiye sera etkisi adı verilir. Bilim adamları , insan yapısı gazların atmosfere karışarak aynı etkiyi Dünya’da da oluşturacağından endişe ediyorlar. Venüs çok yavaş döner. Hatta kendi çevresinde dönmesi (243 gün) , Güneş çevresinde dolanmasından (224 gün) uzun sürer. Bu nedenle bir Venüs günü , bir Venüs yılından daha uzundur. Venüs yalnızca yavaş dönmekle kalmaz , aynı zamanda Dünyamız ve diğer gezegenlerin dönüş yönüne ters yönde döner. Eğer Venüs’te olsaydınız Güneş’in batıdan doğup doğudan battığını ve gökyüzünde çok yavaş ilerlediğini görecektiniz. Venüs’ün lav kaplı yüzeyinde çok sayıda bulunan kraterler diğer gezegenlerdekinden farklı görünür . Venüs ‘ün çok yoğun olan atmosferi , gezegene çarpan cisimlerin hızını azalttığı için , bu cisimler yüzeye daha düşük hızlarla çarpar ve daha alçak duvarlı kraterler oluştururlar.
MERKÜR
Güneş’e en yakın gezegen Merkür’dür . Ortalama Merkür-Güneş uzaklığı 57.9 milyon kilometredir . Merkür çok küçük bir gezegendir . 4878 kilometrelik çapıyla Güneş sisteminin en küçük ikinci gezegenidir . Yörüngesi Güneş’e yakın yakın olduğundan Merkür , gökyüzünde her zaman Güneş’e yakın olarak görülür . Yani Merkür’ü , yalnızca gündoğumundan hemen önce ya da günbatımından hemen sonra görebiliriz . Çıplak gözle Merkür , ufka yakın , parlak bir yıldız gibi görünür . Teleskopla bakıldığında ise Merkür’ün , tıpkı Ay’ın küçük bir kopyası gibi , ince bir hilalden tam bir diske kadar şekil değiştirdiği görülebilir . Güneş’e çok yakın olduğundan, gündüz vakti Merkür’deki sıcaklık 423 C ‘ye kadar çıkar ; ama Güneş battığı zaman sıcaklığın -183 C’ye kadar indiği olur . Bazı uzmanlar Güneş’e bu kadar yakın olmasına karşın Merkür’ün yüzeyinde hala buz bulunabileceğini düşünüyorlar . Bu buz , gezegenin kutuplarına yakın bölgelerde bulunan derin kraterlerin dibinde gizlenmiş olabilir . Bu kraterler , diplerine güneş ışığının ulaşamayacağı kadar derin olabilirler . Dünya’dan teleskoplarla bakıldığında yüzey şekilleri açıkça görülemiyorsa da Mariner 10 adlı uzay sondası Merkür’ün atmosfer ve suyun bulunmadığı ölü bir gezegen olduğunu saptadı . Gezegenin kayalık yüzeyi tümüyle keskin kenarlı kraterlerle kaplıdır. Merkür’ün astronomlarca ilginç bulunmasının nedenlerinden biri de iç yapsıdır . Mariner 10 uzay sondasında bulunan araçlar ,yüzeyin altında ne bulunduğunu incelememizi sağladı .Sonuçta Merkür’ün ince kabuğunun altında büyük , metal bir çekirdeği olduğu anlaşıldı . Boyut ve ağırlık olarak Merkür’ün yaklaşık %70 ‘ini , çapı 3600 km’yi bulan dev metal çekirdek oluşturur. Oysa Sünya , Mars ve Venüs’ün çekirdekleri küçük , kabukları kalındır .
Warning: A non-numeric value encountered in /var/www/vhosts/acilservis.pro/httpdocs/wp-content/themes/acilservis/inc/function-opt.php on line 949
siz birşey vermemişsiniz modeli nasıl yapılır deniyor ama bir şey yapmamamışsınız off ne salakça bir site!!!