Eskiden bağımlılık dendiğinde alkol, uyuşturucu, kumar bağımlılığı gibi “klasik” bağımlılıklar akla gelirdi. Teknolojinin imkânlarıyla kuşatıldığımız günümüzde bunlara bir de teknoloji bağımlılığı eklendi.
Cep telefonları, e -postalar, cep bilgisayarları, ve diz üstü bilgisayarları gibi saymakla bitmeyen sanal dünya taşıyıcıları her geçen gün bizi kendilerine daha çok bağımlı kılıyorlar. Bağımlılık bir kişinin sosyal, psikolojik veya biyolojik yapısını olumsuz etkilediği halde belirli bir davranışı yapmaya devam etmesi şeklinde tanımlayabiliriz. Teknolojik bağımlılık da diğer bağımlılık türleri gibi yaşamımızı rayından çıkarabilir ve yaşam dengemizi bozabilir. Öte yandan teknolojinin “şalterini” tümüyle kapatıp kendimizi bu olanaklardan soyutlamak da neredeyse mümkün değil. O zaman doğru dengeyi nasıl kuracağız?
Teknolojinin ve burada esas konumuz olan iletişim teknolojisinin amacının insanın yaşamını kolaylaştırmak ve onu mutlu etmek olarak görürsek bugün teknoloji sayesinde geldiğimiz noktanın aslında çok farklı olduğunu kabul etmeliyiz. İnsanlık klişe deyimle ifade edersek bu teknolojinin efendisi olacağı yerde bir kez daha kölesi olmuş durumda. Hepimizin 7 gün 24 saat on-line duruma gelmesine az kaldı. E-posta, cep bilgisayarı, laptop, cep telefonu derken şimdi her zaman her yerde her şeye erişebilir ve erişilebilir duruma geldik.
Öyle ki yapılan araştırmalar tuvalette bile e-postalarını kontrol edenlerin hiç de az olmadığını gösteriyor. Her bağımlılıkta olduğu gibi, internet bağımlısı insanlar da internetten uzak kaldıklarında adeta krize girer gibi sıkılmaya ve gerilmeye başlıyorlar. Belki de bu yüzden tatil beldelerinde kablosuz internet hizmeti olmayan kafe, plaj ve tatil köyü kalmadı denebilir.
Mesaj bağımlılığı
Bir iletişim salgını boyutuna ulaşan e-posta trafiği başlı başına sorun. Şişmanlık ve sigara nasıl bir tehdit ise e -posta mesajlarına bağımlılık da ciddi sonuçlara yol açabilir. Uzmanlar e-posta mesajlarının kişilerde Pavlov’un koşullu refleksi gibi bir durum yarattığını düşünüyorlar. Çan sesini duyan köpeğin yemek verileceğini sanıp ağzının sulanması gibi, sürekli e-postalara bakmak beynimizde benzeri bir koşullanmaya neden olabiliyor. Öyle ki her gün 500’e yakın e-posta alan, bunları okuyan, yanıtlayan, saatlerce internette sörf yapan kişilerin sayısı hiç de az değil. İşte size mükemmel bir zihin yorgunluğu, psikolojik stres, karpal tünel sendromu, baş ağrısı, göz bozukluğu nedeni. Bu nedenle doktorlar gerektiğinde, psikolojik veya bedensel şikayetlerle başvuran hastalarının internet alışkanlıklarını da yakından sorgulamaya başladılar artık.
Yeni bir çağ için yeni çözümler
Son zamanlarda bazı şirketler çalışanların giyim kuşamlarında daha özgür oldukları “Serbest Cuma” uygulamasını bir adım daha ileri götürerek “e-postasız Cuma” uygulamasını başlattılar. Çalışanlar cuma günleri sorunları telefonla veya yüz yüze konuşarak çözmeye teşvik ediliyorlar. Bunun sonucunda ilk yılda e-posta kullanımında yüzde 80’lik bir azalma olmuş ve gereksiz e-posta raporlarında ve “cc”lemede azalma olduğu görülmüş. İnsanlar gereksiz ve zaman kaybına yol açan mesajlaşmalar yerine sorunları karşılıklı konuşma ile çözme alışkanlığını tekrar kazanmışlar.
Çalışırken akıllı olun, kendinizi düşünün
Yaratıcılığın en büyük düşmanını aşırı iş yükü olduğunu unutmayın diyorlar. Zira yaratıcılık için insanın gevşeme ile birlikte olan bir zihin açıklığına ihtiyacı var. Bu da yarım saatte bir e-postalara bakarak başarılabilecek bir şey değil. Onun için kısa dönemler için “off-line” olmayı deneyin. Her bağımlılıkta olduğu gibi başlangıçta bir yoksunluk ve endişe hali yaşayacaksınız ama zaman içinde, online erişimi kesmenin hiç de zor olmadığını göreceksiniz. Cep bilgisayarınızı, cep telefonunuzu veya dizüstü bilgisayarınız geceleri, hafta sonları ve tatillerde kullanmamak bu konuda atacağınız ilk adım olabilir. Cumartesi ve pazar günleri e-posta ve cep telefonu kullanmayabilirsiniz. Bunun sağlayacağı inanılmaz psikolojik rahatlığı kısa süre içinde yaşayacaksınız. Sonraki adım bir “yapılmayacaklar listesi” hazırlamak olsun. Sözgelimi e-postalarınıza sabah 10.00’dan önce bakmayın. Gün için e-postalarınızı saat 10.00, 14.00 ve 16.00 gibi belirli aralıklarla kontrol edin. Cep telefonunuzun telesekreter modunu kullanın ve telesekreterinize kişilerin size hangi zamanlarda ulaşabileceklerini tanımlayın ve not bırakmalarını isteyin. Ve her şeyden önce ılımlı olun, aşırıya kaçmayın; ne iletişim çağının esiri olun ne de nimetleri reddedip anti-teknoloji çıkmazına savrulun.