Ilıcalı, Türkiye’de kesin olmamakla birlikte 2,5-3 milyona yakın işitme engellinin bulunduğunu belirterek, bunların 600 bininin ağır işitme kayıplı veya tam kayıp düzeyinde olduğunu belirtti.
0-6 yaş grubunun da bu sayının önemli bir bölümü oluşturduğunu dile getiren Ilıcalı, “Türkiye’de sayının tam belirlenememesi biraz meselenin sosyal yönüyle de ilişkili. Çünkü işitme engelli çocuğa sahip birçok aile, tanıda çok geç kalıyor ya da tanı konsa bile işitme engelli çocuklarını toplumdan uzak tutuyor” dedi.
Ilıcalı, işitme engellilerin en önemli sorunlarından birinin eğitim eksikliği olduğunu anlatarak, Türkiye’de ilköğretimden başlayarak lise düzeyine kadar işitme engelli okullar bulunduğunu ancak özellikle 0-6 yaş arası eğitimin dünya standartlarının çok uzağında olduğunu söyledi. Türkiye’de sağlıklı çocuklar için bile okul öncesi eğitimin tam yerine oturmadığını ifade eden Ilıcalı, işitme engellilerin okul öncesi eğitiminde de ailelerin konunun önemini henüz yeterince kavramadıklarını dile getirdi.
Ilıcalı, sağlıklı bir çocuğun 6 yaşına kadar okula gitmese bile duyularının dış dünyaya açık olması nedeniyle çevresinden,
dinlediklerinden, seyrettiklerinden, anlatılan hikayelerden ve oynadığı oyunlardan bir şeyler öğrenebildiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“İşitme engelliler için durum farklı. Bu çocuklar 0-6 yaş arasını işitsel uyarı olmadan veya çok az uyarı alarak geçiriyorlar. 7 yaşından sonra o çocuğa mükemmel bir eğitim verilse bile, öncesinde telafi edilmeyecek çok hayatı bir dönem kaçırılmış oluyor. Bu da dolayısıyla daha sonraki dönemde zeka, bilinç düzeyi, duygusal zeka, empati kurma, ahlaki değerlerin tam oturmaması gibi birçok noktada kendini gösteren arızalar biçiminde ortaya çıkıyor ve işitme engelliler bugün gördüğümüz
gibi maalesef toplumda yüksek öğrenim yapan, kendi haklarını savunan, kendi seslerini duyuran bireyler haline gelemiyorlar.”
ERKEN TEŞHİS EŞİTTİR ERKEN EĞİTİME BAŞLANGIÇ
Ilıcalı, bir kulak burun boğaz uzmanı olarak, çoğu zaman ailelere, çocuklarının işitme engelli olduğunu haber veren ilk kişi olduğunu söyleyerek, ancak birçok uzmanın Türkiye’de gerekli altyapının olmaması nedeniyle ailenin sonraki aşamada ne yapması gerektiği konusunda gerçekçi bilgiler veremediğini anlattı. Ilıcalı, erken teşhisin önemine de değinerek, şunları kaydetti:
“Erken teşhis eşittir erken eğitime başlangıç… Erken teşhis sadece bir makineye dayalı. Yani söz konusu cihaz alınarak yaygınlaştırılırsa ki bu konuda Sağlık Bakanlığı projesi kapsamında birçok hastaneye yerleştirilmeye başlandı, işitme engellilere hemen tanı konabilecek. Bu da bugüne kadar gerçekten eksikliği olan bir konuydu.”
DÜNYA STANDARDINDA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
Ömer Cenker Ilıcalı, Türkiye’de okul öncesi işitme engelli eğitimin yetersiz olması nedeniyle İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği ile birlikte 0-6 yaş arası işitme engellilere yönelik bir eğitim merkezi kurma projesi oluşturduklarını ve bu kapsamda Kadıköy Belediyesi ile imzalanan protokol çerçevesinde Ocak ayında hizmete girecek “0-6 Yaş İşitme Engelli Çocuk ve Aile Özel Eğitim Merkezi” ile dünya standartlarında eğitim vermeyi hedeflediklerini söyledi.
Kadıköy Belediyesinin kendilerine Ataşehir’de bir alan tahsis ettiğini belirten Ilıcalı, merkezin inşaat çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. Dünyanın birçok ülkesinde işitme engellilerin sağlam eğitim altyapısı ile kitap yazma, üniversitede öğretim üyesi olma gibi sıfatları taşıyabildiğini aktaran Ilıcalı, “Merkezimizde işitme engelli 0-6 yaş arası çocuklarımıza dünya standartlarında bir eğitim vereceğiz. Eğer veremezsek, Türkiye’nin var olan ayıbı devam etmiş olur” dedi.
Ilıcalı, merkezde hem işaret dilinin, hem de oral eğitimin toplu halde kullanıldığı ve dünyada “total komünikasyon” olarak adlandırılan bir eğitim sisteminin uygulanacağını dile getirerek, bu kurumun tek başına Türkiye’deki işitme engellilerin sorunlarını ortadan kaldırmayacağını, ancak bir model oluşturabileceğini söyledi. Ailenin de 0-6 yaş çocuk eğitiminin çok önemli bir parçası olduğunun altını çizen Ilıcalı, 0-3 yaş grubu çocukların en fazla vakit geçirdikleri annelere, eğitim konusunda büyük görev düştüğünü kaydetti.
TOPLUM DUYARLILIĞI
Ömer Cenker Ilıcalı, toplumun işitme engellilere karşı yeterince duyarlı olmadığını ancak bunun, konunun topluma yeterince hissettirilmemesinden kaynaklandığını dile getirerek, şu görüşleri belirtti:
“Yani buradaki dram gizli bir dramdır. Çünkü diğer engelli gruplarının onları işitme engellilerden ayıran birtakım özellikleri var. Engelli grupların bazısı fiziksel görünüşüyle problemini insanlara iletir. Ancak işitme engellinin yolda yürürken onu ayıracak herhangi bir fiziksel özelliği yok, temel sorun da işte burada başlıyor. Dünya standartlarında eğitim verilene, işitme engelliler de diğer engelli grupları gibi kendilerini daha net ifade edebilene ve sağlanacak altyapı hizmetleriyle birçok engellinin problemi çözülene kadar vicdanı problemimiz devam edecek. Bunu hep birlikte omuzlamamız ve sahip çıkmamız gerekiyor.”