Eskiden 20’li yaşların ortasında, iş ve aile kurma konularının halledilmesi beklenirdi. 30’lu yaşlara doğru ‘yetişkinliği’ çoktan yarılamış kabul edilirlerdi. Ancak sanayileşme ile birlikte, bir meslek edinmek ve aileden ekonomik olarak bağımsızlaşmak için daha uzun süre harcanması, ‘gençlik’ sürecinin uzamasına yol açtı.
Dikiş tutturma zamanı!
Genç yetişkinlikte ekonomik olarak sorumluluk alma gerekliliği oluşur. Bir ergenin, meslek edinme konusunda karmaşa ve zorluk yaşaması pek yadırganmayabilir. Genç yetişkinlikte ise, ‘Bir dikiş tuttursan artık’ beklentisi, bakışlardan bile hissedilebilir hale gelir. Uzun süre işsiz kalmanın şans, ekonomik kriz dönemleri gibi sebepleri olabilir… Ancak başladığı hiçbir işi sürdürememek, çalışılan yerlerde sürekli benzer iletişim sorunları yaşamak ve bunların üstesinden gelememek, yeni bir iş bulma (veya işinde ilerleme) için gerekli sorumlulukları yerine getirememek gibi durumlar, bir ‘psikolojik takılma’ ile ilgili olabilir. Bu psikolojik takılmayı anlamak için, çocuklukta aile tarafından kişiye verilen ‘mesajlar’, inisiyatif duygusunun oluşması, anne-babayı model alma konularının ele alınması gerekir.
Artık sıra sende!
Ergenlik döneminde duygusal ilişkilerin uzun sürmemesi veya olmaması dikkat çekmeyebilir. Ancak bu farklılık, genç yetişkinliğin ilerleyen yıllarında dikkat çekici bir hal alır. Söz ve bakışlar bu kez ‘Eee, artık sıra sende’ mesajını veriyordur… Yakın ilişkilerde takılmalar; duygusal bir ilişki istememe, sürekli birbirine benzeyen ‘yanlış’ (duygusal olarak doyum vermeyen, zarar veren, devamlılığı olmayacağı bilindiği halde bitirilemeyen) ilişkiler yaşama, bir ilişki bulmak ve başlatmak için gerekli adımları atamama, uzun süreli bir ilişkiyi/evliliği ileride ve belirsiz bir zamana erteleme gibi farklı şekillerde olabilir.
Herkesin hayatı yolunda benimki değil!
Genç yetişkinliğin dramatik yönü, kişinin kendisine yönelik yaptığı bir değerlendirmeden, derin hayal kırıklığı ve umutsuzluk çıkarmasıdır. Bu durum kısaca ‘Neden ben hâlâ…’ olarak özetlenebilir. Akranlarıyla kendini kıyasladığında; başlangıç yapmak için geç kaldığı, geride ve yalnız kaldığı duygusunun üstesinden gelemeyeceğini düşünürse, kendine yönelik yıkıcı düşünceleri gelişebilir. Çevreden gelen olumlu destek bile, daha fazla mahcubiyet hissetmesine yol açar (‘hâlâ desteklenmem gerekiyor’ gibi).
Kısır döngü olmasın!
Herkesin duygusal gelişiminin aynı şekilde ve hızda ilerlemediğini, aynı şekilde tek tip ‘genç yetişkin’ olmanın zorunlu olmadığını fark etmek, yapıcı bir süreci yeniden başlatabilir. Genç yetişkinlik döneminin kimileri için daha sancılı geçmesi, mutlaka ‘hastalıklı’ bir dönem yaşandığı anlamına gelmez. Ancak sözü edilen tıkanmalar; iş hayatında, sosyal ve duygusal ilişkilerde ‘kısır döngülere’ sebep olabilir ve bu da, yaşam kalitesini düşürür. Bu döngüleri anlamak ve kırmak için psikoterapiden destek alınabilir.