Otizm Tedavisinde İlaçlar
Carnosine (karnozin)
Hızla genişleyen ASD tedavisi alanında yeni ilaçlar ve protokoller, varolan yaklaşımlarda değişim ya da gelişimlerle birlikte ortaya çıkmaya devam edecektir. İkinciye örnek kısa süre önce Alzheimer hastalarında erken dönemde kullanılmak üzere geliştirilen bir ilaç, şimdi ASD’li çocukların bir alt grubunda, düşük dozlarda etkili şekilde kullanılmaktadır. Lake Fores İL’de Pediyatrik Nörolojist olan Dr. Michael Chez, otistik ve epilektik çocuklar üzerine birçok araştırma projesi yürüttü ve tamamlayıcı karnozin kullanımının—histidine ve alanine’den oluşturulmuş bir dipeptit amino asit—öncülüğünü yaptı. 2001 Haziran’ında Dr. Chez, standart anti konvülzan terapide olmasına rağmen tekrarlayan nöbetleri olan çocuklarda bundan korunmayı artırıp artıramayacağını belirlemek üzere, karnozin kullanarak bir çalışmaya başladı. Karnozin ile birlikte birçok çocuğun nöbetlerinde gelişmeler olmakla kalmadı, aileler beklenmedik şekilde çocukların bilişsel alanlarında da—dil, dikkat, enerji düzeyleri ve kaba motor yetenekleri dahil—gelişimler rapor ettiler. Bazı çocuklarda, daha akıcı dil, daha iyi göz kontağı ve çevre ile daha fazla ilgilenme gözlendi. Dr. Chez tarafından carnosine ile bir çift-kör plasebo kontrollü takip çalışması başlatıldı. Gruptaki bazı otistik özellikli çocukta, birçok açıdan, ifadesel ve reseptif dil (anlama dili) dahil klinik olarak anlamlı değişimler görüldü. Bunlar, ilk ve ufak çalışmalar olsa da, bu besin desteğinin kullanımında şimdiye kadar toksik bir etki görülmemiştir. İnsan vücudunda doğal olarak bulunan bir amino asittir ve beynin derin frontal kısmının (entorhinal korteks) karnoziır in birikmeye eğilimli yer olduğuna inanılır. Bu bölgede çinko ile—GABA (bir beyin nörotransmitteri) üzerinde etkileri olmanın yanı sıra—etkileşime girebilir. Hâlâ cevaplanması gereken sorular olmakla birlikte, bazılarımız çocuklarımızda carnosine kullanmaya başlamıştır ve erken olmasına rağmen tedavinin başlangıcında hiperaktivite raporlarının yanı sıra bazı umut verici raporlar vardır.
TD-DMPS
Çocuklarının vücutlarından cıvayı atmak isteyen aileleri heyecanlandıran yeni bir kelasyon protokolü (Dr. Rashid Buttar tarafından Mayıs 2004’te sunuldu), DMPS’nin (2,3 dimercaptopropane sulfonate) iki günde bir transdermal kullanımıdır, doz 1-1/2 m g/kg’d ir. Kongre ifadesi Mayıs 2004’te TD-DMPS üzerine onun 1+yıl çalışma grubunda 31 çocuktan 19’unda iyileşme rapor etmiştir, kendi oğlu da dahil. Şu anda TD-DMPS için FDA onayı almaya çalışmaktadır. Bazı DAN! doktorları şimdi bu invasive olmayan daha sürekli transdermal DMPS detoks yöntemini kullanmaktadır. Dr. Buttar, optimum yarar için TD-DMPS’nin yanı sıra methyl-B12 enjeksiyonu da önermektedir.
Pfeiffer MT Protokolü
Kelasyon terapisi sırasında oldukça çok sayıda çocukta tepki olarak aşırı patojen üremesi, Dr. Anı\ Holmes’ı ve diğer doktorları, “bağırsak mikroplarına yatkın” çocuklar için yeni yaklaşımlar arama konusunda yönlendirdi. Dr. Holmes son zamanlarda Dr. William Walsh ile birlikte (bkz. Birinci Bölüm’de Metallothionein [MT] Teorisi) Napeı-vilie’de bulunan Pfeiffer Tedavi Merkezi’inde, ağır metallerin normal detoksifikasyonunda önemli rolü olduğu düşünülen normal MT fonksiyonunu başlatmayı ve geliştirmeyi hedefleyen besin tamamlayıcı programı konusunda daha fazla şey öğrenmek için çalışmaktadır. Bu yavaş bir-süreç olmakla birlikte şimdiki DMSA-ALA protokolündeki, inatçı bağırsak enfeksiyonlarını iyileştirmek için verilen uzun aralar, sonuç itibariyle Dr. Holmes ve Dr. Walsh tarafından hazırlanan besleyici yaklaşım araştırmasından daha çok vakit alabilir. Bağırsak enfeksiyonu problemi olmayan çocuklar için yukarıda açıklanan.DMSA/ALA protokolü, hâlâ metal yükünü azaltmak için “en hızlı yoldur”.
DAN! protokolünü kullanan bizler, güçlü bir besleyici programı izleyen birçok çocuğun, kelasyon ajanlarına başlamadan dahi gelişmeler gösterdiğini fark ettik. Altta yatan bütün mekanizmaları anlamasak bile muhtemelen gelişmiş besleyiciler ile çocuğun kendi detoksifikasyon mekanizmasının fonksiyona geçmesi için yardım etmiş oluyoruz. MT fonksiyonu ve glutatyonun ilişkili olduğu iyi bilinir ve glutatyon düzeylerini artırmak detoksifikasyonu geliştirecektir. MT sentezi için gereken büyük miktarlardaki sistein, gastrointestinal sistemde parçalanan oral glutatyon formunda alınabilir, birçok çocuk için yan etkiler minimum düzeydedir. Genellikle besleyici programıma, A, C&E, vitaminleri, kalsiyum ve minerali-zasyon (genellikle ekstra çinko ekleyerek, bakırdan kaçınarak, P5P’ ve magnezyumu dahil ederek) ile başlarım. Bir kez bunlar yerine konduğunda, hazırlayıcı “doğal” kelasyon olarak diğer B vitaminlerini, omega-3 yağları, NAC (N-asetil sistein) içeren glutatyon ön maddesi formülü oral ve transdermal indirgenmiş (reduced) glutatyon, ALA, glisin, L-carnosine, ino-sine ve selenomethionine eklerim. Bazı çocuklar, çok fazla NAC tolere edemedikleri için dikkatli şekilde başlarım. Bazı doktorlar, ASD’li çocuklara IV (damar içi) Glutatyon uygulamaya başladılar ve büyük yarar gördüler. Glutatyon-çinko ilişkisi, çinkonun hücrelere teslimatını destekleyen ve cıva ile diğer ağır metalleri tecrit eden yeterli selenyumun yanı sıra etkili bir MT fonksiyonunda temel bir noktadır.
Şimdi, Dr. William Walsh ve Naperville, Pfeiffer Merkezi’ndeki ekibi; bağırsakta, beyinde ve başka yerlerde MT fonksiyonunu geliştirmek için aşamalı besin desteği terapisini açıklamaktadır. Bu protokol, MT sentezini ve aktivasyonunu anlatan daha önceden yayınlanmış 1200 makaleye dayalıdır. En iyi klinik sonuçlar, iki aşamalı protokolü uygulayarak gerçekleştirilmiştir: (1) çinko ve etki artırıcı besleyicilerle ön yükleme, ardından (2) ihtiyatlı ve yavaş yavaş MT promotion besleyicilerinin başlatılması. Pfeiffer kadrosu tarafından üzerinde çalışılan bilimsel literatür, vücudun MT’sinin çoğunun, çinko tarafından başlatıldığını, birikmesi ve redoks değişimi için glutatyon gerekli olduğunu işaret etti.
Hücrelere çinko teslimatının net sonucu, çinko-MT’nin, toksıkmetaller için bir “mıknatıs” gibi görünmesidir. MT proteinleri, 14 amino asit ve çinko bileşimidir, yine de erken denemelerde bazı ASD’li çocuklar, formülün sistein kısmı ile baş edememişlerdir. Daha sonraki formüller, genellikle, MT sentezi için gerekli büyük sistein miktarlarını sağlamak için yerine minimal yan etkili oral glutatyon koymuştur. Pfeiffer Merkezi, çeşitli MT- üretimini başlatma formüllerinin patentini almıştır; tıbbi gözetim ve düzenli testler yapılması gereği nedeniyle bu formüller yalnızca reçete ile Pfeiffer Klinik Eczanesinden alınabilmektedir.
Pfeiffer Merkezi, MT-üretimini başlatma terapisini metal metabolizması bozulan bütün çocuklar için önermektedir. Bunu değerlendirmek için en önemli laboratuar testleri arasında; serum bakır, plazma çinko ve serum ceruloplasmin yer alır. Sağlıklı kişilerde, bakır çinko oranı genellikle 0.8 ve 1.2’dir; serbest bakır (ceruloplasmin ile çözülmüş) değerleri 5-25 mcg/dL’dir. MT fonksiyonu için yeni bir test şimdi Beverly Hills, Immunosciences Laboratuarı’nda mevcuttur.
İlk ya da “çinko yükleme” aşaması 4-8 hafta sürer, yüklemeye etki artırıcı besin destekleri eşlik eder. Çinko yükleme aşamasından sonra ikinci ya da “MT geliştirme” aşaması başlar. Bu, Dr. Walsh’ın “ritimli” protokol (3 gün devam 4 gün dinlenme) diye adlandırdığı ve özel olarak formüle edilmiş 13 amino asit artı glutatyon (sistein yerine) ve selenyum bileşiminin yavaş yavaş başlaması sürecidir. MT-geliştirici programı yanı sıra birinci aşama besleyicilerinin sürdürülmesi, glüten-siz/kazeinsiz diyet, probiyotikler, davranış ve devam eden diğer terapiler önerilir. Çinko depolarını tüketen (DMSA; DMPS vb.) kelasyon terapileri, MT programı ile nöbetleşe yapılmalıdır. Son kanıtlar, MT promoter’e başlamadan önce ağır metal yükünü azaltmak için DMSA kelasyon uygulanan çocuklarda daha az probleme işaret etmektedir. Benim detoksifikasyon rejimime son zamanlarda yaptığım önemli bir ekleme, transder-mal allithiamine (TTFD) ya da thiamine tetrahydrof urfuryl di-sulfide kullanımıdır. İlk çalışmaların etkili ve yumuşak olduğunu gösterdiği bu detoksifikasyon ajanını, DMSA ve DMSA/ALA’nın kullanımı sonucunda yaygın mantar istilalarına güçlü yatkınlığı bulunan çocuklarda yararlı buluyorum.
Bizim bütün detoksifikasyon protokollerimiz gibi bu terapi de, toksik metalleri yok etmeyi, gelecekteki toksik maruz kalmalara karşı korumayı, bağırsağı normalleştirmeyi, immün fonksiyonunu ve davranışları geliştirmeyi ve beyin nöronları ile sinaptik bağlantıların gelişimini hedefler. Dr. Walsh erken müdahalenin, daha sonrası için özellikle konuşma ve bilişsel gelişme açısından çok önemli olduğunu vurgular. Proses daha büyük çocuklarda çok yavaş ilerler, fakat ailelerin sabrıyla büyüklerin de bu tedaviden büyük yarar sağlayacağma inanmaktadır. MT promotion terapisi ile birlikte itkilerle beyni uyaran ve nöronal gelişmeyi destekleyen davranış terapilerini savunur. Daha önce de vurgulandığı gibi DAN! kelasyon protokollerinin çoğu ve tedaviye benim kişisel yaklaşımım, bağırsağı iyileştirmeyi ve optimal besinsel durumu sağlamayı içermektedir. Bu yaklaşım, Dr. Walsh’ın belirttiği glutatyon/metallot-hionein etkileşimini destekler. Son zamanlarda Pfeiffer Merkezi’nden bazı raporlar, ağır metal toksikliği olan ve daha önceden ağır metal yükünü azaltmak için kelasyon yapılan çocukların, metallothionein promotion programına daha iyi v daha az yan etki ile tepki verdiğini göstermektedir.
Açık ki, daha fazla araştırmaya ve dokümantasyona ihtiyaç vardır ve yapılmaktadır. Şimdi temel olan, birçok çocuğun bu kitapta betimlenen protokollerden yarar görmesidir. Halihazırda NIH ve IOM’a sunulan veriler; erken detoksifikasyon terapilerinin, davranış terapileri ile birlikte—aynı zamanda bağırsak iyileşmesi ve besinsel destek ile—çocuğun belirgin gelişim olasılığını yükselttiğini göstermektedir.
Detoksifikasyon hakkında sorular ve zorluklar sürmektedir. Saygın doktorlar arasında kelasyon ajanlarının optimum sıklığı ve doz miktarları konusunda fikirler farklılığını sürdürmektedir. Resmi olarak çocuklarda test edilmemiş olsa bile eskisinden daha çok sayıda doktor DMPS kullanmaktadır. Çoğumuz küçük oral ya da transdermal dozların güvenli ve etkili olduğu konusunda hemfikiriz; damar içi (IV) yönteminin güvenliği konusunda görüşler farklıdır. Detoksifikasyon mekanizmasını başlatmak için yeni yollar keşfetmek, önümüzdeki aylarda hepimizin çok şey öğreneceği kesinlikle heyecan verici bir araştırmadır. İnatçı bağırsak enfeksiyonu çeken bazı çocuklar, Dr. Walsh’ın savunduğu yavaş aşamalı besinsel yaklaşımdan daha fazla yarar sağlayabilirler. Ben, esasen besinsel yaklaşımı kullanan bazı çocuklara, maksimum iyileşme için hâlâ kelasyon yapılması gerektiğini düşünüyorum. Başarılı bir kelasyon ya da MT-promotion tedavisinden sonra bile bazı ASD’li çocuklarda metal birikiminin tekrarlanmasını önlemek için bazı besleyicileri devam ettirmek gerektiğine inanıyorum. Açıktır ki, hâlâ bu konularda jüri yoktur ve biz, ASD’li çocuklar için en etkili biyo-medikal tedavileri bulurken, çocukların farklı gruplarında yaşlarına, bağırsak durumlarına, toksiklik düzeylerine ve diğer faktörlere bağlı olarak bir ya da diğer protokole tepkileri değişebilecektir.