Dr. Haluk Saçaklı
Yemekkolizmden kurtulmanın ilk aşaması açlığı tanımlamaktır. Her şeyden önce kişi ne zaman ve ne yemek istediğini keşfetmeli, en çok ne yemek istediğini bulabilmelidir.
Sevilen yiyecek büyük bir özenle hazırlanıp yenmeli ve tadına varılmalıdır. Tadına varmak için ise yavaş yavaş yemeye dikkat edilmelidir. Tat alma duyusu dildir. Dilin ucu tatlı-tuzlu, tabanı acı, yan kısımları ise ekşiye duyarlıdır. Demek ki midede bu işi yapabilecek bir sistem yoktur. O nedenle yavaş yavaş, sindire sindire yemek, yiyeceklerden haz duymaya sebep olacaktır.
Yenen yemeklerin en güzel tadının ilk üç lokmada olduğu unutulmamalıdır. İştahı frenleme süresi 12 dakikadır. Yavaş yiyerek psikolojik açlık uyarısından kurtulmak mümkündür. Bu süreden sonra, beyindeki merkezden mideye doyduğuna dair uyarılar gider. Bu esnada ne kadar yemek istendiği düşünülmeli, doyulduğunda bırakılıp bırakılmayacağı araştırılmalıdır. Eğer yiyecek karşısında korkusuzca durulabiliyorsa, doyulduğunda da yemeyi kesmek kolay olur.
Bu yöntemde amaç, suçluluk duymadan yemek yemeye özendirmektedir. Yeni beslenme modeli kişiye yeni kapılar açacak, yemekkolikliğin kişisel geçmişte kökleri olduğu anımsatılacaktır. Bu sorunlar keşfedilmeye başlandığında her yemek yeme deneyiminin bir değişim fırsatı olduğu hatırlanacaktır.
Atıştırmadan kurtulmanın yolları
Atıştırmaya başladığınız anda hemen kalbin sesini dinleyin. Kalbin sesi, şayet atıştırma sonrası kişinin kendini daha kötü hissedeceğine dair uyarılar veriyorsa, hemen soluklanıp bu ortamdan uzaklaşmaya çalışılmalıdır. Bu başarılamadığında can sıkılmamalı, atıştırma sonrası tekrar yemek için acıkıncaya kadar, yani mideden sesler gelinceye kadar beklemek gerektiği unutulmamalıdır. Bu yöntemle, zamanla bir sonraki atıştırmalarda elde edilecek başarı düşünceleri kişiyi rahatlatacaktır.
Doyma duygusu hassas bir mekanizma gibidir. Kötü kullanılırsa sistemde arızalar çıkar. Beyinden mideye giden uyarılara cevap veremez, doyulduğuna karar veren bedensel süreçlerle ilişki kopabilir.
Lokmalar arasında çatalı bırakmak, yemek sırasında rahatça oturulan sandalyeye sırt dayamak, olumsuz duyguların uzaklaşmasını sağlayabilir. Bu arada duygularla mücadele edildiğinden, bu bir anlık duygusal boşluk ortadan kalktığında duyguların kontrolünün yiyecekte değil de, kişinin kendi ellerinde olduğunun mutluluğu hissedilir.
Acıkmadan yemeğe başlamak en büyük hatadır. Zira yemeyi kesmek daha zor olur. Bu durumdan kaçınmak için kesinlikle acıkmadan yemeye başlamayın. Çevredeki dostların desteklemesi kişiye büyük bir mutluluk ve özgüven verir. Bu bedenle bilinçli bir uyuma sebep olur. Sık sık deneyimlerin beyne kaydedilmesi sağlanmalıdır.
Yemek yemenin fiziksel açlıktan olduğuna karar verildiğinde acele etmeden, ne ve neden yemek istendiği düşünülüp hayata geçirilmelidir. Tepkileri kontrol etmede acele etmemek şarttır.
Fiziksel görünüşünüze dikkat edin!
Sabah uyanır uyanmaz bedenle olumsuz mücadeleye girmek büyük hatadır. Her yeni doğan güneş yeni bir hayatın başlangıcı olabilir. Yeni bir güne yaşam dolu başlandığında nefret duygularından arınma sağlanır. Yataktan kalkınca ilk iş bedene duyulan saygı ve övgü olmalıdır. Yatağa uzanıp yavaş yavaş ayak parmakları, ayak ve bilekler incelenmelidir. Sonra da omuzların üstünde baş hissedilmeli, bedenin sevildiği telkin edilmelidir. Geriye yaslanıp gözleri kapayarak, biraz sonra yapılacaklar düşünülmelidir.
Gün boyunca vücut akıldan çıkarılmamalıdır. ‘Bedenimle değişime hazırım; bedenimi seviyorum’ sözcükleri sık sık tekrarlanmalıdır.
Kişinin kendine daha çok saygı duyması kendine daha iyi bakmasına; kendine daha iyi bakmak da kendine daha çok saygı duymaya yol açar. Yeter ki bir yerden başlansın.
Acılarla, zorluklarla mücadele edebilecek kadar güçlü ve yeterli olduğunu hissetmek şarttır. Bu duygular kişiye mutlaka öz saygı, öz sevgi ve öz güven olarak geri dönecektir. O zaman daha mutlu, daha üretken olarak yaşama bağlanılır.